17 Nisan 2011 Pazar

siteyi kuran kişi ve kurma amacı

siteyi kuran kişi ve kurma amacı


   Siteyi kuran kişi hakkında


Ad:Ali kerem ÇaKıR


Kütahyanın bir ilçesi olan Tavşanlı'da yaşıyorum.Mehmet Tarhan İ.o okuyorum.13 yaşındayım









             Siteyi kurma amacı

Bu sitenin kurulma amacı bir performans ödevini yerine getirmektir.Mehmet Tarhan İ.O ingilizce öğretmeni ayşe gülmen GÜRBÜZ hocamızın web sitesi kurmamı söyleyen bir ödev vermesinden dolayı kurulmuştur.


Fotoğraftaki kişi Ali Kerem ÇAKIR


 NEREYE BAKIYOSUN KARDEŞM?
















oOo DOSTUM BENİM GEÇEN YAZDAN BERİ GÖREMİYORUM SENİ.
EKLE BENİ FACE 'E












WAYY ÇOK cikis :) çıkmışım.......xD
   




                      

16 Nisan 2011 Cumartesi

LET’S, SHALL, WHY DON’T


"Let's,Shall,How about,Why don't we,Would you like" gibi kalıplarla olur.

Let's go to the match=Hadi maça gidelim
Shall we go to the match?=Maça gidelim mi ?
How about going match?=Maça gitmeye ne dersin?
Why don't we go to the match?=Maça niye gitmeyelim?(gidelim)
Would you like to go to the match?=Maça gitmek istermisin?

I Embrace You With All My Revolutionary Fervor! ( Che ) 

ÇARŞI DO NOT FORGIVE

İngilizce’de emir ve ricalar to-infinitive / not to-infinitive ya

 da verb+ing formuyla aktarılır. 
Emir cümlelerinin aktarımında “said, tell, order” gibi fiiler
 kullanılır. Öneri cümlelerinin
 aktarımında ise “suggest, offer, ask” gibi fiiller kullanılır.

“Clean the kitchen, please.” (Mutfağı temizle lütfen.)

The woman ordered the maid to clean the kitchen. (Kadın hizmetçiye

 mutfağı temizlemesini emretti)


“Come with me.” (Benimle gel.)

She told me to go with her. (Bana onunla gitmemi söyledi)

She told me going with her.


“Let’s go dance” (Hadi dansa gidelim)

He suggested to go dance.

He suggested going dance.


“Don’t look at me like this.” (Bana böyle bakma.)

Can told me not to look him like that. (Can ona öyle bakmamamı söyledi)


“Leave the girl alone.” (Kızı yalnız bırak)

The woman ordered the strange man to leave the girl alone.

 (Kadın, tuhaf adama kızı yalnız bırakmasını emretti)


“You had better take a pain-killer.” (Bir ağrı kesici alsan iyi olur)

She suggested me to take a pain-killer. (Bir ağrı kesici almamı önerdi).




PREPOSİTİONS OF PLACE AND DİRECTİON


(Yer ve Yön Belirten Edatlar)

Yer ya da konum belirtmek için kullanılan edatlar şunlardır:

at (-de, -da) 
beside (yanında, kenarında)
above (tam üstünde, yukarısında)
between (arasında-genellikle)

among (arasında-ikiden çok 
in (içinde)
nesneler için)
behind (gerisinde, arkasında)
in back of (gerisinde, arkasında) 
below (altında, aşağısında)
in front of (önünde)
beneath (altında, altına)
inside (içinde)
near (yakın, yakınında)
over (tam üstünde, yukarısından)
next to (yanında, kenarında)
throughout (her yerinde, her tarafında)
on (üstünde)
under (altında, altına)
on top of (üstünde, tepesinde) 
underneath (altında, altına)
opposite (karşısında)
outside (dışında, dışarısında)

Who is that student sitting beside Linda? (Linda’nın yanında oturan öğrenci kim?)

What is the difference between an instructor text and a student text? (Öğretmen ders kitabı ile öğrenci 
ders kitabı arasında ne fark var?)

He also has a few famous footballers among his friends. (Onun arkadaşları arasında birkaç tane 
ünlü futbolcu da vardır.)

She wore a fur coat with nothing underneath.(Altında bir şey olmadan bir kürk ceket giydi.)
The disease spread throughout the country. (Hastalık ülkenin her yerine yayıldı.)

When I last saw him, he was sitting under the bridge. (Onu son gördüğümde, köprünün altında 
oturuyordu.)

We couldn’t read the notice on the board because a lot of students were standing in front of it. (İlan tahtasındaki duyuruyu okuyamadık 
çünkü tahtanın önünde birçok öğrenci 
duruyordu.)

Bir hareketin yönünü belirtmek için kullanılan edatlar şunlardır:

around (etrafında)
on (üstüne)
as far as (-e kadar)
onto (üstüne)
away from (uzakta)
out (of) (dışına)
down (aşağı doğru)
past (geçmek, geçtikten sonra)
from (-den, -dan)
through (içinden)
in (içine)
to (doğru, kadar)
into (içine)
toward(s) (doğru)
off (dışına)
up (üstüne)

The train is going through a tunnel. (Tren bir tünelden geçiyor.)
We are going as far as Alanya this summer. (Bu yaz Alanya’ya kadar gideceğiz.)
Do not take any chairs out of the lab. (Laboratuardan dışarı hiç sandalye çıkarmayın.)
They walked past the theater, and turned right. (Onlar tiyatronun yanından geçtiler ve sağa 
döndüler.)

She was walking toward(s) the village (Onu gördüğümde, köye doğru yürüyordu.) 
when I saw her.

Imperatives

Imperatives


İngilizce Emir Cümleleri

İngilizce'de Imperatives (emir cümleleri) isminden de anlaşıldığı gibi, bir işin yapılmasını, ya da yapılmamasını emreden cümlelerdir.
Emir cümleleri diğer cümlelere nazaran ayrı bir özellik taşır.  
ÖzneFiilTümleç
Yougoto the door.
Sen kapıya gidersin. 
Buradaki özneyi kaldırırsak cümle kendiliğinden emir olur. 
Go to the door.
Kapıya git.
 
Bunun gibi örnekleri çoğaltırsak, 
Open the door.
Kapıyı aç.
 
Close the door.
Kapıyı kapat.
 
Take this book, please.
Lütfen bu kitabı alınız.
 
Put it on the table.
Onu masaya koy.
 
Read this page again.
Bu sayfayı tekrar oku.
 
Send me a post-card.
Bana bir kart gönder.
 
Keep quiet please.
Sessiz durun lütfen.
 
Emir cümlelerinin olumsuz şekilleri: 
Öznesi ikinci şahıs olan, geniş zamanlı bir cümle düşünün ve özne yerindeki “you” zamirini kaldırınız. 
ÖzneFiilTümleç
Youdo not goto the door.
Kapıya gitmezsin. 
Do not go to the door. (Don’t go to the door.)
Kapıya gitme.
 
Don’t speak loudly.
Yüksek sesle konuşma.
 
Don’t drive fast.
Hızlı araba sürme.
 
Open your book.
Kitabını aç.
 
Don’t laugh at him.
Ona gülme.
 
Don’t open the window now.
Şimdi pencereyi açma.
 
Come here.
Buraya gel.
 
Go there.
Oraya git.
 
Sit down please.
Oturunuz lütfen.
 
Study English everyday.
Hergün İngilizce çalış.
 
Send us your homework everyweek.
Bize her hafta ödevlerini gönder.
 
Write a letter to your grandmother.
Büyükannene bir mektup yaz.
 
Don’t eat a lot of sugar.
Çok şeker yeme.
 
Stand up, please.
Lütfen ayağa kalkınız.
 
Give him some paper.
Ona biraz kağıt veriniz.
 
Drink milk every morning.
Her sabah süt iç.
 
Leave me alone.
Beni yalnız bırak.
 
Stop smoking.
Sigarayı bırak.
 
Be careful the road is very slippery.
Dikkatli ol, yol çok kaygan.
 
Listen to me, it’s very important.
Beni dinleyiniz, bu çok önemlidir.
 
Watch out, there is a car coming.
Dikkat et, bir araba geliyor.
 

Could, Would, Should, Might

Could, Would, Should, Might


İngilizcede Yardımcı Fiiller

İngilizce'de "Could, Would, Should, Might " yardımcı fiilleri, "Can, Will, Shall ve Must" yardımcı fiillerinin  "past"(geçmiş) halidir.

"Could" 
yardımcı fiilinin kullanımı:
I can do. Yapabilirim. 
I could do. 
Yapabilirdim. (Yapabildim.)

You could do.                 
Yapabilirdin.                (Yapabildin.)
He could do.                   
Yapabilirdi.                  (Yapabildi.) 
We could do.                  
Yapabilirdik.                 (Yapabildik.)
You could do.                 
Yapabilirdiniz.              (Yapabildiniz.)
They could do.               
Yapabilirdiler.               (Yapabildiler.) 
He could speak English very well.O, çok iyi İngilizce konuşabilirdi. 
We could get back there by five o’clock.Saat beşe kadar oraya dönebilirdik. 

Soru şekli yapılırken “could” öznenin başına getirilir. 
Could l do?                     Yapabilir miydim?        (Yapabildim mi?)
Could you do?                
Yapabilir miydin?         (Yapabildin mi?) 
Could he do?                  
Yapabilir miydi?           (Yapabildi mi) 
Could we do?                 
Yapabilir miydik?          (Yapabildik mi?)
Could you do?                
Yapabilir miydiniz?        (Yapabildiniz mi?)
Could they do?               
Yapabilir miydiler?       (Yapabildiler mi?) 

Could you open the door please?
Lütfen kapıyı açabilir miydiniz? (Lütfen kapıyı açabilir misiniz?) 
Parantez içindeki kısımlarda görüldüğü gibi, “Could” yardımcı fiili ile yapılan cümleler Türkçe’ye çevrilirken, şimdiki zaman gibi düşünülerek çevrilir. 
İngilizce’de bu çeşit cümleler bir kalıptır, genellikle birisinden birşey istenirken kullanılır ve nezaket ifade ederler.
Could l leave this bag here?
Bu çantayı burada bırakabilir miydim? (Bu çantayı burada bırakabilir miyim?)
 

Olumsuz (Negative) yapılırken de “Could”dan sonra “not” getirilir. 
I could not do.              Yapamazdım.            (Yapamadım.)
You could not do.         
Yapamazdın.             (Yapamadın.)
He could not do.           
Yapamazdı.               (Yapamadı.)
She could not do.
         Yapamazdı.               (Yapamadı.)
It could not do.            
Yapamazdı.               (Yapamadı.)
We could not do.
          Yapamazdık.             (Yapamadık.)
You could not do.         
Yapamazdınız.           (Yapamadınız.)
They could not do.        
Yapamazdılar.          (Yapamadılar.) 

I couldn’t dance very well.
Ben iyi dans edemezdim. 
“I couldn’t”, “I could not”ın kısaltılmış şeklidir. 
Ayşe couldn’t go to school for five days.Ayşe beş gün okula gidemedi. 
Olumsuz soru şekli ise şöyle olur, 

Couldn’t he get another job?
O, başka bir iş bulamadı mı?

Couldn’t you come a little earlier?
Biraz daha erken gelemez miydiniz.

WOULD - SHOULD
“Will” yardımcı fiilinin geçmiş şekli “would”dur.
“Shall” yardımcı fiilinin geçmiş şekli ise “should”dur. 
I will go. Ben gideceğim. 
I would go. 
Ben gidecektim. (gitseydim, giderdim.)
You would go. 
Sen gidecektin. (gitseydin giderdin.) 

Soru şekli yapılırken “would” öznenin başına getirilir. 
Would l go? Ben gidecek miydim? (gitse miydim, gider miydim?)
Would you go? 
Sen gidecek miydin? (gitse miydin, gider miydin?) 

Olumsuz şekli yapılırken de “would”dan sonra “not” eki getirilir.
I would not go. Ben gitmeyecektim. (gitmeseydim, gitmezdim) 
You would not go. 
Sen gitmeyecektin. (gitmeseydin, gitmezdin) 
“I wouldn’t”, “I would not”ın kısaltılmış şeklidir. 
Birinci şahıslarda genellikle “will” yerine “shall” ve onun geçmiş şekli olan “should” kullanılır. Fakat “will” ve “would”da kullanılabilir. 

He would be here at five o’clock.
O, saat beşte burada olacaktı.
Would she wait for me on the corner?O, beni köşede mi bekleyecekti? 
I would see him the next day.Ertesi gün onu görecektim. 
Ayşe wouldn’t leave me.Ayşe beni terk etmeyecekti. (etmeseydi) 
Cümlenin anlamına göre her iki anlamdan birini verir.

Soru sorarken şimdiki zamanda da 
“will” yerine genellikle “would” kullanılır ve böylece daha kibar bir ifade olur. 
Would you please give him this letter?
Lütfen bu mektubu ona verir miydiniz?
 
Would you mind carrying the suitcase?
Bavulu taşımak zahmetine katlanır mıydınız? 
(Aynı kibarlık ifadesine Türkçede de rastlıyoruz.)
Would you like a cup of coffee?
Bir fincan kahve ister misiniz? 
(Anlamına geliyor. Eğer kelime kelime aynen çevirecek olursak “Bir fincan kahveden hoşlanır mıydınız?” diye çevirmemiz gerekirdi.) 
Would you like? Cümlesi kalıplaşmıştır ve birisine birşey ikram etmek için kullanılır.
Düz cümlelerde de kibarlık ifade etmek üzere “want” yerine “would like” kullanılır. 
I would like to see Mr. Smith.Bay Smith’i görmek istiyordum. (istiyorum)
You shouldn’t tell lies.Yalan söylemeyecektiniz. (söylememeliydiniz)
You should pay your debts.Borçlarınızı ödeyecektiniz. (ödemeliydiniz)

MIGHT

“May” yardımcı fiilinin geçmiş zamanı “might”dır. 
I may go. Ben gidebilirim. 
I might go. 
Ben gidebilirdim.
You might go. 
Sen gidebilirdin. 
Soru şekli yapılırken “might” öznenin başına getirilir. 
Might l go? Gidebilir miydim?
Might you go? Gidebilir miydin?
 
Olumsuz şekli yapılırken “might”tan sonra “not” eki getirilir.  
I might not go. Gidemezdim.
You might not go. Gidemezdin. 
“May” yardımcı fiilinin iki anlamı vardır.
1- İzin anlamı
2- Olasılık anlamı

Might l use your phone?
Telefonunuzu kullanabilir miyim? (Telefonunuzu kullanabilir miyim?) izin anlamını taşıyor. 
He might be late that night.O, o gece geç kalabilirdi. Olasılık anlamı taşıyor. 
Ayrıca dilek ifade etmek için de “might” kullanılır.
You might tell me the truth.
Bana doğruyu söyleyebilirdiniz. (Bana doğruyu söyleyiniz.)